Ziynet Eşyasının İadesi Davasında Yargıtay Uygulaması

Tarafından admin - İçinde:

Ziynet Eşyasının İadesi Davasında Yargıtay Uygulaması

Düğün merasimi, evlenmenin şartlarından biri değildir. Ancak, Türk toplumunda evlenmeyle birlikte bir düğün merasiminin yapılması oldukça yaygındır. Bu husus, Yargıtay tarafından da ifade edilmektedir. Böylece, davetliler tarafından eşlerin daha mutlu bir yuva kurmaları için birtakım ziynet eşyası da hediye edilmektedir. İnceleme konumuz düğün merasimiyle birlikte takılan ziynet eşyasına yönelik sonradan ortaya çıkan iade talepleridir. Çalışmada öncelikle ziynet eşyası ve ispat kavramları açıklanmıştır. Daha sonra ziynet eşyalarının iadesi davasının hukukî niteliği incelenmiştir. Nihayet, ziynet eşyasının iadesine yönelik olarak açılan davanın zamanaşımı süresi, takılan ziynet eşyalarının kime ait olduğu konusu ve bu kapsamda ziynet eşyalarının boşanma davalarında ispat gücüne yer verilmiştir.

ZİYNET EŞYASININ İADESİ DAVASINDA YARGITAY UYGULAMASI

Ziynet eşyasının iadesinden maksat, evlenmeden önce veya bu esnada ya da daha sonra eşlerin yahut da yakınlarının diğer eşe düğün vesilesiyle hediye etmiş olduğu değerlerin geri verilmesine yönelik taleptir[1].

Evli çiftlerin boşanmaya karar vermeleri halinde ziynet eşyalarının iadesi sorunu ortaya çıkabilmektedir. Bu durum yargı kararlarına, kadının kocaya karşı ziynet eşyalarının iadesine ilişkin dava açması şeklinde yansımaktadır. Uygulamada genellikle kadının ziynet eşyalarının iadesi davasını açmasına rastlanmakla beraber kocanın da bu davayı açması mümkündür. Davalı ise diğer eş, genellikle erkek, olabileceği gibi üçüncü bir kişi de olabilir[2].

Nitekim mevzuatımızda ziynet eşyalarının iadesi konusuna ilişkin yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple ziynet eşyalarının iadesi davası uygulama ile birlikte şekillenmektedir. Yargıtay, ziynet iadesi davalarını birtakım kanuni ve fiili karinelerden, örf ve âdet hukuku kurallarından hareket ederek çözüme kavuşturmaktadır. Bu bölümde Yargıtay uygulaması ile birlikte şekillenen ziynet eşyasının iadesi davası incelenecektir.

Ziynet Eşyasının İadesi Davasında Yargıtay Uygulaması

Aynen İade veya Bedel İstenebilir

Eşya alacağı davasında davacı seçimlik hakkını kullanarak dava konusu eşyalarını aynen isteyebileceği gibi sadece bedelinin tahsilini veya aynen iadesini bulunmadığı takdirde bedelini terditli şekilde isteme hakkına da sahiptir[3].

Mal Rejiminin Sonlandırılmasına Gerek Yoktur

Mal rejimi sona ermese bile ziynet alacağına dair dava açılabilir[4]. Böyle bir dava ile diğer eşte kalan malların iadesini talep edebilmek için mal rejiminin sona ermesine gerek yoktur. Bu açıklamalar ziynet alacakları için de geçerli olup, eşler mal rejimi sona ermeden de bu alacakları birbirlerinden talep edebilirler[5]. Nitekim Yargıtay içtihatları da bu yöndedir[6].

Ziynet ve altın talepleri, boşanma davası içinde sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında talep edilebileceği gibi, yasal mal rejiminin tasfiyesi davalarında da talep edilebilir[7].

Eşlerden biri ziynet ve takıları ile diğer eşin bir malvarlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunmuşsa, bu durumda da katkıda bulunan eş, yasal mal rejiminin tasfiyesi davasında, TMK m.227 kapsamında değer artış payı talebinde bulunabilecektir[8].

Boşanma Davasının Eki Niteliğinde Değildir

Ziynet eşyasını iadesine ilişkin talep, boşanmanın eki (ferisi) değil, aslî bir talep niteliğindedir[9]. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir[10].

Ziynet eşyasını iade talebinin boşanmanın eki niteliğinde olmamasının özellikle usul hukuku bakımından önemli sonuçları bulunmaktadır. Meselâ, boşanma davasının kesinleşmiş olan hükmü, ziynet alacağı davasında kesin hüküm oluşturmaz. Dolayısıyla, boşanma davası reddedilmiş olsa bile, bu durum ziynet eşyasının tazmini için dava açılmasına engel değildir[11]. Yine, ziynet eşyasının iadesine ilişkin talep, ayrıca nispî harca tâbidir (HK. m. 30-32)[12]. Bu sebeple, ziynet eşyası yönünden harcı verilerek açılmış bir dava veya karşı dava bulunmadığı takdirde, davanın reddine değil, hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir. Üstelik, harç yatırılmış olsa bile, hâkim somut olayın şartlarına göre ziynet alacağı davası ile boşanma davasının ayrılmasına karar verebilir (HMK. m. 167)[13].

Ayrı Bir Dava, Karşı Dava veya Boşanma Davası İle İstenebilir

Kural olarak ziynet alacağı davası usulüne uygun şekilde açılmış dava ya da karşılık dava ile istenebilir ise de boşanma davasına ilişkin dava dilekçesi ile de istenmiş olabilir. Davacı boşanma dava dilekçesinde boşanmanın yanı sıra ziynet alacağı isteminde bulunmuşsa dava değerini belirterek nisbi harcı tamamlamak zorundadır[14].

Düğünde Takılan Ziynet Eşyası Kural Olarak Kadına Aittir

Kural

Evlilik münasebetiyle geline verilen ziynet eşyalarına ilaveten, damada verilen ziynet eşyalarının da tümü kadının kişisel malıdır. Bir başka deyişle Yargıtay, takıyı takan kişinin kimin ailesi ya da davetlisi olduğundan ve ziynetin geline ya da damada verilmesinden bağımsız olarak, düğün münasebetiyle takılan tüm ziynet eşyalarını kadının kişisel malı kabul etmektedir[15]. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun uygulaması da bu yöndedir[16].

Yargıtay’ın mutlak kişisel mal şeklindeki görüşünün hukukî dayanağı çoğu kararda belirtilmemektedir. Bazı kararlarda ise, açıkça hukukî dayanak olarak örf ve âdetten bahsedilmektedir[17]. Buna göre, düğünde kim tarafından hediye edilirse edilsin, takılan ziynet eşyasının kadına ait olduğunu kabule elverişli örf ve âdet varsa, bunun göz önüne alınması gerekir. Çünkü, Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince, evlenme sebebiyle gerek aileler gerekse yakınlar tarafından takılan ziynet eşyaları örf ve âdet, ülke gerçekleri ile yöresel geleneklere göre kadının geleceğinin güvencesi sayılır[18] [19].

Yargıtay yine bazı içtihatlarında kişisel mal şeklindeki görüşünün hukuki dayanağını 4721 sayılı TMK’nın 220 inci maddesinde düzenlenen “Kişisel Mallar” hükmüne dayandırmaya çalışmaktadır[20].

Takı ve ziynetler eşlerden sadece biri tarafından kullanılmakla birlikte, bunlara “yatırım amaçlı” sahip olunması halinde artık bu ziynetler edinilmiş mal niteliği kazanabilecektir[21]. Yargıtay da bir kararında[22] “…Davacının evlilik birliği içinde yapılan birikim ile alınan altınların yarısına ilişkin talebi ise; “Değer Artış Payı” isteğine yöneliktir (TMK m.227). Bu isteğin esası “eşler arasındaki mal rejimi” sona ermedikçe dinlenemez. Dava tarihi itibariyle tarafların evli olduğu, aralarındaki mal rejiminin henüz sona ermediği anlaşılmaktadır. Evlilik birliği içinde bunlar istenemeyeceğinden, davacının 212 gram altına yönelik talebine ilişkin verilen karar sonucu itibariyle doğrudur, zira bu talep yönünden dava tarihi itibari ile dava koşulu gerçekleşmemiştir…” şekilde aynı nitelikte değerlendirme yapmıştır.

Aksine Bir Anlaşma veya Örf ve Adet Kuralının Bulunması

Yargıtay, ziynet eşyalarının kural olarak kim tarafından takılırsa takılsın kadına ait olacağı kabul edilmesine rağmen bunun istisnasının aksine bir anlaşma veya örf ve âdet kurallarının bulunması olduğunu belirtmektedir[23]. Bu noktada davalı ziynet eşyaları açısından aksine bir anlaşma veya örf ve âdet kuralının bulunduğunu iddia etmekte ise ispat külfeti kendisine düşmektedir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki aksini ispatla yükümlü olan davalı eş Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına yansıyan yaygın örf ve âdet karşısında daha köklü bir adetin varlığını kuvvetli delillerle ispat etmelidir[24].

Düğün sırasında erkeğe hediye olarak takılan altınlar, örf ve âdet gereği kadına ait kabul edilmeyip, erkeğin kişisel malı olarak kabul edilmesi gerekmekle birlikte, daha sonra erkek tarafından kadına verilmişse yine bu ziynetler artık kadının kişisel malı olarak kabul edilmiştir[25] [26].

Ziynet Eşyasının İadesi Davasında İki Husus İspat Edilmelidir

Ziynet eşyasının iadesi davasında iki hususun ispat edilmesini gerekir. İlk olarak ziynet eşyasının varlığı ispat edilmeli, akabinde ziynet eşyasının kendi zilyetliğinde bulunmadığı ispat edilmelidir[27].

Ziynet Eşyasının Varlığı İspat Edilmelidir

İlk olarak, ziynet eşyasının varlığı ispat edilmelidir[28]. Kural olarak, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispat etmek zorundadır (TMK. m.6). Dolayısıyla, uygulamaya göre bu konudaki ispat yükü genellikle iadeyi talep eden taraf durumundaki davacı kadına aittir. Bunun için düğün fotoğraflarından yararlanılabilir[29] [30]. Uygulamada ziynet eşyalarının varlığı çoğunlukla düğün CD ve fotoğrafları ile ispat edilmektedir[31].

İspat Yükü Kadına Aittir

Gerek doktrinde gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir[32].

İstisna

Ziynet eşyalarının kadın üzerinde taşınmasının doğal olduğuna ilişkin ilke ancak taşınabilir miktarda altını bulunan kadınlara ilişkindir. Örneğin kadının 1 kg altını varsa bu miktarı üzerinde taşıması hayatın olağan akışına uygun değildir. Başka bir anlatımla taşınması olağan olmayan miktardaki ziynet, kanıtlama yükündeki ilkeye bir istisna oluşturmaktadır[33].

Ziynet Eşyasının Kendisinde Bulunmadığını İspatlamalıdır

Kural

Davacının dava konusu eşyanın varlığını ve bu eşyanın kendisine ait olduğunu ispat etmesi eşya alacağı davasının kabulü için yeterli değildir. Davacı dava konusu eşyanın davalıda kaldığını da ispat etmelidir[34] [35].

Hayat deneyimlerine göre olağan olanın dava konusu edilen ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla ziynet eşyasının erkeğin zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz[36]. Nitekim Yargıtay’ın içtihatları da bu yöndedir[37].

Kadın eş, ziynet eşyasının zorla elinden alınmış olduğunu, götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, götürme fırsatı elde edemediğini kanıtlayarak davanın lehine sonuçlanmasını sağlayabilir.

İstisna

Evden fiziksel şiddet uğrayarak ayrılan bir kadının altınları yanında taşıması/götürmesi kendisinden beklenemez[38]. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen bir uyuşmazlıkta da “… Tüm dosya kapsamı, davacı tanık beyanları ve özellikle davalı tanığı Cansu K.’ın beyanı ile düğün gecesi takılan ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığı ve davacının davalıdan gördüğü şiddet nedeniyle şahsi eşyalarını dahi alamadan gece yarısı ortak evden ayrılarak ailesinin yanına sığındığı, dava konusu ziynetlerin davacıya iade edilmediği anlaşılmaktadır.

Kaldı ki taraflar arasında kesinleşen boşanma davasında verilen hüküm ve bu hükme esas alınan tanık beyanları ile eldeki davada dinlenen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; davacı kadının en son davalı kocadan gördüğü şiddet nedeniyle şahsi eşyalarını dahi alamadan gece yarısı müşterek evden ayrılarak ailesinin yanına sığındığı, davalının ise sonraki gün iş seyahatine çıktığı anlaşılmaktadır. İstikrar kazanmış Yargıtay uygulamasına göre de davalının cevabında iddia ettiği gibi evde davacıya ait bir kasa olsa bile davacının bu durumdayken –şahsi eşyalarını dahi alamamışken- kasa ve/veya kasadaki ziynet eşyalarını yanında götürdüğünün kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır…”[39] bu yönde karar vermiştir.

Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Hibe yoksa koca bozdurulan bu altınların karşılığını karısına vermek zorundadır[40]. Altınların bedeli düğün veya balayı borçlarına, erkeğin kişisel borçlarına, evin ihtiyaç ve borçlarına, taraflardan birinin hastane masraflarına, erkeğin akrabalarına harcanmış olabilir. Bu durumda kadının bu altınları erkeğe bağışlama iradesi ile verip vermediğine bakılır. Kadının bağışlama iradesi bulunmamakta ise altınların bedelinin iadesi gerekmektedir[41]. Bu davada erkeğin, kadının bu altınları ya da bedelini geri istememek üzere verdiğini ispatlaması gerekir. Kadının, altınları geri istememek üzere verdiğinin ispatlanamaması halinde, erkek eş iade ile yükümlü olacaktır[42]. Yerleşik Yargıtay içtihatları da bu yöndedir[43]. Davalı erkeğin ziynet eşyasının ihtiyaçlar için bozdurulduğunu ikrar etmesi davanın kabulü için yeterlidir[44].

Erkek egemen toplum altınların saklanmasında bile kadına dayatmalar yapmaktadır. Altınlarına evlenmeden sonra özellikle kadının kayın hısımlarınca el konulmakta kendisine özel günlerde verilmekte daha sonra tekrar elinden alınmaktadır. Bu olgu kanıtlanmışsa kadının ziynet alacağı davasının bu sebeple kabulü gerekir[45] [46].

Ziynet Eşyası İadesi Davasında Zamanaşımı

Eşyaların aynen iadesi TMK m.683 kapsamında eşlerden birinin mülkiyet hakkında dayanarak ileri sürdüğü bir talep (istihkak) olduğundan bir zamanaşımını tabi değildir. Ancak aynen iade yerine eşyaların bedeli talep edildiğinde, talep edilen bedel bir alacak niteliğinde olduğundan Türk Borçlar Kanunu m.146’da düzenlenen genel zamanaşımına tabi olacaktır[47]. Konuya ilişkin Yargıtay kararı da “…Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, tasarruf özgürlüğüne yönelik saldırılara el atmanın önlenmesi davası ile karşı koyabileceği gibi istihkak davası ile de karşı koyabilir. Eşya davası bu anlamda bir istihkak davası olmakla istem dava konusu eşyaların; aynen iadesi, olmadığı takdirde dava tarihindeki bedelinin verilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Dava konusu eşyaların mevcut olduğu tespit edilmiş ise uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayandığından olaydan zamanaşımı söz konusu olamaz. Dava konusu eşyaların var olduğu tespit edilemez ise istem tazminata ilişkin olduğundan Türk Borçlar Kanunun 146.maddesinde belirlenen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması ve karı koca arasındaki davalarda Türk Borçlar Kanunun 153.maddesinin dikkate alınması gereklidir…”[48] bu yöndedir.

SONUÇ

Düğünde takılan ziynet eşyasının iadesi için ziynet alacağı davası açılabilir. Yargıtay’a göre, böyle bir davada ziynet eşyası kim tarafından kime takılmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve onun kişisel malıdır. Ancak, düğünde takılan ziynet eşyasının tamamı bakımından böyle bir yaklaşım eleştiriye açıktır. Bunun yerine, ziynet eşyasının kim tarafından kime bağışlanmak istendiği belirlenmelidir. Böylece, kadına bağışlanan şeyler onun kişisel malı sayılır ve iadesi talep edilebilir. Kime ait olduğu ispatlanamayan ziynet eşyası üzerinde ise paylı mülkiyetin varlığı kabul edilmelidir. İspat konusunda, esas itibariyle evden ayrılan kadının ziynet eşyasını yanında götürmesi gerektiğinden hareket edilmektedir. Böylece, ziynet eşyasının varlığını ve buna el konulduğunu onun ispatlaması beklenmektedir. Hâlbuki, hayatın olağan akışından hareketle kadının ziynet eşyasını beraberinde götürdüğüne ilişkin yaklaşım her zaman isabetli olmayabilir. Bunun yerine, ispat yükünün kime ait olduğu belirlenirken, daha ziyade HMK. m. 190 hükmünden hareketle sonuca ulaşılmalıdır. Bahse konu hüküm gereğince, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

KAYNAKÇA

Akçaal, M. (2019). Düğünde Takılan Ziynet Eşyasının İadesi. Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 14(2), 265-301.

Dural, M., Öğüz, T., & Gümüş, M. A. (2016). Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku. İstanbul: Filiz Kitapevi.

Gençcan, Ö. U. (2010). Mal Rejimleri Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınları.

Gençcan, Ö. U. (2019). Ziynet ve Eşya Alacağı Davaları. Ankara: Yetkin Yayınları.

Gençcan, Ö. U. (2020). Kadın Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınları.

Kulaklı, E. (2019). Ziynet Eşyasına İlişkin Sorunların Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirilmesi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 25(1), 262-276.

Peksöz, V. (2021). Ziynet Eşyalarının İadesi Davasında İspat Yükü. İstanbul Hukuk Mecmuası, 79(1), 193-209.

Şıpka, Ş., & Özdoğan, A. (2015). Yargı Kararları Işığında Soru ve Cevaplarla Eşler Arasındaki Malvarlığı Davaları. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık.

 

  1. Mehmet Akçaal, “Düğünde Takılan Ziynet Eşyalarının İadesi”, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019, C. 14, S. 2, s. 276.
  2. Vildan Peksöz, “Ziynet Eşyalarının İadesi Davasında İspat Yükü”, İstanbul Hukuk Mecmuası, 2021, C. 79, S. 1, s. 196.
  3. Ömer Uğur Gençcan, Kadın Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2020, s. 906-907.
  4. Ömer Uğur Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2010, s. 434.
  5. Şükran Şıpka/Ayça Özdoğan, Yargı Kararları Işığında Soru ve Cevaplarla Eşler Arasındaki Malvarlığı Davaları, 1. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2015, s. 557.
  6. “…Dava için yapılan hukuki nitelendirmede yer alan tüm dava çeşitleri boşanmanın eki niteliğinde davalar olmadığından değer artış payı alacağına ilişkin dava dışında diğer davaların her zaman mal rejiminin sona ermesinden önce ya da sonra açılmaları mümkündür. Yani mal rejiminin sona ermesi bu davalar için bir ön koşul oluşturmamaktadır. Değer artış payına ilişkin dava ve istek ise ancak boşanma kararının kesinleşmesinden sonra açılabilir…” Yargıtay 8. HD., T. 17/12/2009, E. 2348, K. 6173, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 23/04/2022
  7. Şıpka/Özdoğan, s. 550.
  8. Şıpka/Özdoğan, s. 550.
  9. Akçaal, s. 277.
  10. “…Davacı kadının talep ettiği ziynet eşyalarına yönelik istemi boşanmanın eki niteliğinde olmadığından dava değeri üzerinden harca tabidir. Mahkemece ziynet alacağına dair alınması gereken peşin harcın, cins, miktar ve değerleri davacı tarafından açıklanan değer üzerinden tamamlanarak davanın esası yönünden karar verilmesi gerekirken…” Yargıtay 6. HD., T. 19/06/2013, E. 18302, K. 10739, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 18/04/2022
  11. “… Ziynet ve çeyiz eşyalarının tahsiline ilişkin bu dava, incelenen boşanma davasının eki niteliğinde olmayıp kesinleşen boşanma kararı bu dava kesin hüküm oluşturmadığından, ziynet ve çeyiz eşyalarının tazmini için dava açılmasına engel teşkil etmemektedir. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgu karşısında davanın açılmasında bir usulsüzlük bulunmadığından Mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kaldı ki, davacı tarafça düğünde takılan ziynetlerin ve düğün sonrası çeyiz eşyalarının bedellerinin tahsilinin talep edildiği de nazara alındığında düğün tarihinden önce açılan ve yerel mahkemece karar verilen söz konusu boşanma davasının, red ile sonuçlanıp kesinleşmesinin iş bu dava ile ilgisi bulunmamaktadır…” Yargıtay 3. HD., T. 07/02/2019, E. 159, K. 864, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 18/04/2022
  12. “…Davalı-karşı davacının ziynet alacağı talebi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nispi harca tabidir. Nispi harç tamamlattırılmadan müteakip işlemler yapılamaz. O halde, mahkemece öncelikle bilirkişi incelemesi yaptırılarak talep edilen ziynetlerin bedelinin tespit edilmesi, ardından nispi harcın peşin kısmının yatırılması için davalı-karşı davacıya usulüne uygun süre verilmesi gerekmektedir (Harçlar Kanunu 30-32). Harç noksanlığı giderildiği takdirde, bu talebin esası incelenmeli ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmeli, aksi halde; Harçlar Kanununun 30.maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken…” Yargıtay 2. HD., T. 12/11/2018, E. 471, K. 12909, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 18/04/2022
  13. Akçaal, s. 277-288.
  14. Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, s. 443-444.
  15. Emrah Kulaklı, “Ziynet Eşyasına İlişkin Sorunların Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirilmesi”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2019, C. 25, S. 1, s. 197.
  16. “…Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır…” YHGK, T. 13/04/2021, E. 1038, K. 458, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 16/04/2022
  17. “…İlk etapta açıklığa kavuşturulması gereken olgu; düğünde erkeğe takılan ziynetlerin taraflardan hangisine ait olacağı hususudur. Menkul bir şeyin zilyedi onun maliki kabul edilir. Medeni Kanunun 1 inci maddesi gereğince kanunda hüküm bulunmayan hallerde örf ve adet gereğince karar verme yetkisine sahiptir. Taraflar zilyetlik karinesinin aksini her türlü delil ile kanıtlayabilir. Bu nedenle mahkemece, tarafların oturduğu ya da geldikleri çevre itibariyle düğünde damada takılan ziynetlerin de geline ait olup olmadığı hususundaki örf ve adetler tespit edilerek, ilgili örf ve adetler gereğince erkeğe takılan takılarda kadına bağışlanmış sayılıyorsa davalının beyanları doğrultusunda bozdurulduğu ikrar edilen (iade edilmemek üzere kendisine verildiğini kanıtlamadıkça) davalı iade ve tazminle yükümlüdür…” Yargıtay 3. HD., T. 03/04/2014, E. 20524, K. 5390, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 16/04/2022
  18. Akçaal, s. 279; Şıpka/Özdoğan s. 551.
  19. “…Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, örf ve adete, ülke gerçekleri ile yöresel geleneklere göre; evlenme sebebiyle, gerek ailelerce ve gerekse yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takılan ziynet eşyaları (altın vs.) emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının kabulü olmadığı sürece, düğünde kadına bağışlanmış sayılır…” Yargıtay 3. HD., T. 22/10/2019, E. 2776, K. 8211, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 16/04/2022
  20. YHGK, T. 04/11/2020, E. 2017/1512, K. 2020/835, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 16/04/2022 – Aynı yönde karar; YHGK, T. 04/03/2020, E. 2017/1040, K. 2020/240, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 16/04/2022
  21. Şıpka/Özdoğan, s. 552.
  22. Yargıtay 3. HD., T. 24/10/2016, E. 14364, K. 12103, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 24/04/2022
  23. “…Ziynet eşyaları, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet kuralı bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe ait sayılır. Davalı bu fiili karinenin aksini ispat edememiştir…” YHGK, T. 23/01/2020, E. 2065, K. 46, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 16/04/2022
  24. “…Davalı genel kuralın aksine örf ve adetleri bulunduğunu iddia ettiğine göre bunu ispat külfeti kendisine düşmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, düğünde takılan takıların erkeğe ait olduğu yönünde örf ve adetleri bulunduğunu belirten davalının, dinlettiği tanık beyanı ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına yansıyan yaygın örf ve adet karşısında daha köklü bir adetin varlığını ispatlayamadığı açıktır. Bu durumda genel kuraldan ayrılmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir…” YHGK, T. 13/04/2021, E. 1038, K. 458, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 16/04/2022
  25. Şıpka/Özdoğan, s. 552.
  26. “… Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, örf ve adete, ülke gerçekleri ile yöresel geleneklere göre evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerekse yakınlarınca kadına geleceğinin güvencesi olarak takılan ziynet eşyaları (altın vs.) emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece düğünde davacı kadına bağışlanmış sayılır. Aynı biçimde düğünde erkeğe takılan fakat daha sonra koca tarafından eşine (kadına) verilen ziynet eşyaları için de kadının herhangi bir biçimde kabulü söz konusu olmadıkça ve aksi de kanıtlanmadıkça kocanın bu eşyaları eşine bağışladığı kabul edilir…” Yargıtay 8. HD., T. 17/12/2009, E. 2348, K. 6173, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 23/04/2022
  27. “…ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Olağan olan ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden eş iddiasını ispatla mükelleftir. Ziynet eşyası davasında dava konusu altınların varlığı ve bu altınların kadın eşte olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmalıdır…” YHGK, T. 23/01/2020, E. 2065, K. 46, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 17/04/2022
  28. Yargıtay 3. HD., T. 20/06/2019, E. 1799, K. 5672, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 17/04/2022
  29. “…Boşanma dava dilekçesinde; düğünde davacıya takılan 22 gr 22 adet altın bilezik, 4 künye ve 1 adet altın set takımından oluşan ziynet eşyalarını talep ettiği, 11.12.2014 tarihli delil dilekçesi ile dava konusu takılara ilişkin olarak tarafların düğün merasimi görüntülerini içerir CD ve fotoğrafları sunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece boşanma davasının tefrik edilmesinden sonra, iş bu dava dosyasına 04.09.2015 tarihinde verdiği delil dilekçesi ile de söz konusu CD ve fotoğrafların, dosya arasına alınmasını talep etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dosyada bulunan beyanların dikkate alınarak tespit yapıldığı, boşanma dava dosyası içinde bulunan CD ve fotoğrafların işbu dava dosyası içerisine alınmadan bilirkişi incelemesi yaptırıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece, davacının delil olarak bildirdiği ve terfik edilen boşanma dava dosyası içerisinde bulunan CD ve fotoğrafların, dosya arasına alındıktan sonra, yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile, öncelikle takılan altınların sayı ve niteliğinin belirlenerek tüm deliller birlikte değerlendirmek suretiyle karar verilmesi gerekirken…” Yargıtay 3. HD., T. 08/10/2018, E. 22643, K. 9691, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 17/04/2022
  30. Akçaal, s. 288.
  31. Yargıtay 8. HD., T. 26/01/2016, E. 21024 K. 1292, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 24/04/2022 – Aynı yönde karar; Yargıtay 3. HD., T. 23/05/2017, E. 16480, K. 7764, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 24/04/2022
  32. Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, s. 446.
  33. Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, s. 452.
  34. Gençcan, Kadın Hukuku, s. 905.
  35. “…Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nitelikte eşyalardan olması nedeniyle normal koşullarda ziynet eşyasının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanarak muhafaza edilmesidir. Bunların erkeğin zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bunun doğal sonucu olarak; evden ayrılmayı tasarlayan kadının bu eşyaları yanında götürmesi veya gizlemesi veya evden ayrılırken üzerinde götürmesi mümkündür. Bu durumda kadın eşin dava konusu edilen ziynet eşyaları hakkında ilk olarak varlığını, ikinci olarak da varlığı kanıtlanan bu ziynetlerin evlilik birliği içinde kendisinden alındığını ve tekrar iade edilmediğini eğer bu şekilde elinden alınmamış ise evden ayrılırken bu eşyaları yanında götürmesinin mümkün olmadığını ispat yükü altındadır…” YHGK, T.18/11/2020, E. 2443, K. 918, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 18/04/2022
  36. Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, s. 446.
  37. “…Hayat deneylerine göre olağan olan, bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların erkeğin zilyetlik ve korumasına terk edilmiş olması olağana ters düşer…” Yargıtay 2. HD., T. 20/09/2021, E. 6960, K. 6290, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 17/04/2022
  38. Gençcan, Mal Rejimi Hukuku, s. 464.
  39. YHGK., T. 04/11/2020, E. 1512, T. 835, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 24/04/2022 – Aynı yönde karar; Yargıtay 2. HD., T. 18/12/2018, E. 583, K. 14780, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 24/04/2022
  40. Gençcan, Mal Rejimi Hukuku, s. 468.
  41. “…Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs.) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Ziynet eşyalarının, iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığının, davalı yanca kanıtlanması halinde; davalı koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur…” Yargıtay 3. HD., T. 24/12/2014, E. 18844, K. 17161, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 24/04/2022
  42. Şıpka/Özdoğan, s. 555.
  43. “…Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir, davalı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir…” YHGK, T. 05/05/2004, E. 249, K. 247, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 23/04/2022 – Aynı yönde karar; YHGK, T. 03/07/2013, E. 2012/1849, K. 2013/1006, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 23/04/2022
  44. “…Ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren yasal faizi ile 37.000,00 TL bedeline hükmedilmesinin dava ve talep edildiği somut olayda davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, ziynetlerin evliliğin başında rızası dışında davalı tarafından alınarak ailesine verildiğini ve bir kısmının da düğün borçları sebebiyle davalı tarafından bozdurulduğu yönündeki vakıalarını ispatlayamamıştır. Ne var ki davalı cevap dilekçesinde düğünde kendi üzerine takılan ziynetleri düğün borçlarını ödemek için kullandığını ikrar etmiş, 18/11/2013 tarihli bilirkişi raporunda da davalının üzerinde 45 adet çeyrek altın, 22 ayar 10’ar gram 4 adet bilezik bulunduğu tespit edilmiştir. Ziynet eşyaları, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe ait sayılır. Davalı bu fiili karinenin aksini ispat edememiştir. Davalının beyanı ve bilirkişi raporu doğrultusunda düğünde davalıya takıldığı anlaşılan 45 adet çeyrek altın ve 22 ayar 10’ar gram ağırlığından 4 adet bilezik yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmektedir…” YHGK., T. 23/01/2020, E. 2065, K. 46, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 24/04/2022
  45. Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, s. 487.
  46. “…Davacıya ait ziynetleri kayınvalidenin çantasında ve kasasında saklandığı, belirli ziyaretlerde kayınvalidenin onayı ile davacının takılarını takmasına müsaade edildiği, özel durumun sona ermesinden sonra da ziynetlerin kayınvalidece teslim alındığı, karı-kocanın akşamdan akşama evlerine gittikleri, kayınvalidenin taraflar üzerinde mutlak bir baskı ve egemenliğinin bulunduğu, ziynetleri davalı adına alıkoyduğu, davacının annesini ziyaret etmek üzere bırakıldığı, bir daha eve alınmadığı, davacının eşyalarını almak üzere anahtar istediği, eve gittiğinde davalının kendisine ait tüm eşyaları aldığının tespit edilmiş olması nedeniyle, davacının ziynetlerini alamadan ve esasen ayrılış nedeniyle almasını gerektiren bir nedenin ve ortamın bulunmaması da gözetildiğinde, ziynetlerin kayınvalidenin kasasında kaldığının kabulü gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir…” Yargıtay 2. HD., T. 29/02/2000, E. 257, K. 2565, Ömer Uğur Gençcan, Mal Rejimi Hukuku, s.488.
  47. Şıpka/Özdoğan, s. 559.
  48. Yargıtay 2. HD., T. 04/10/2021, E. 5038, K. 6749, Kaynak: www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t: 23/04/2022
0536 708 6518Randevu