Boşanma Davalarında Velayet

Tarafından admin - İçinde:

Boşanma davalarında velayet

Boşanma Davalarında Velayet

Gün geçtikçe artan boşanma davaları nedeniyle boşanma davasının en önemli sonucu olan çocuğun velayeti sorunu sıklıkla gündeme gelmektedir. Çocuğun menfaati ve üstün yararı bakımından velayet boşanma davasının en önemli sonucudur. Nitekim boşanma başlı başına çocuğun psikolojisi ve ruhsal yapısını etkilemekteyken velayet konusuna daha fazla titizlikle yaklaşmak gerekmektedir.

Velayet kural olarak 18 yaşından küçük, istisnaen de kısıtlı durumdaki çocuklarının şahıs ve malvarlıklarına ilişkin olarak yüklediği yükümlülüklerin ve tanıdığı yetkilerin bütününü kapsayan bir hak ve yükümlülüktür. Özetle velayet, bireylerin çocuklarına ve çocuklarının mallarına özen gösterme ve onları temsil etme konusunda yükümlülüklerini ifade eder.

– Anne ve baba fiilen evli olduğu sürece velayet birlikte kullanılır. Eşler, çocuklarıyla alakalı kararlarda, çocukların bakımı ile ilgilenmekte ortak hareket ederler. Evlilik fiilen devam ettiği sürece eşlerin çocuk adına yapacakları hukukî işlemlerde her ikisinin de rızasının bulunması gerekir. Velâyetin kullanılmasında anne ve baba birbirinden bağımsızdır ve eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.

– Anne ve baba birlikte yaşamıyorsa ancak resmi olarak evliler ise velayet hâkim tarafından geçici olarak eşlerden birine verilir. Birlikte yaşamaya ara verilmesini haklı kılan sebep, velâyetin tek başına ana veya babadan birine verilmesini gerektirebilir. Örneğin bir babanın alkolik olması sebebiyle ortak hayata ara verilmişse bu durum çocuğun velayetinin anneye verilmesine sebep olabilecektir.

– Eşlerden biri ölmüşse, sağ kalan eş velayeti alır. Sağ kalan eşin velayeti alması kanun gereği kendiliğinden olur. Yani eşin vefat eden bireyin çocuğunun velayetini alması için dava açmasına gerek yoktur.

– Boşanma halinde velâyet, hâkim tarafından ana veya babadan birisine verilir. Burada hâkim, çocuğun velayetini hangi tarafa vereceğine belli kriterlere göre karar vermektedir. Boşanma davalarında velayetin kime verileceği çocuğun üstün menfaati göz önünde bulundurularak belirlenir. Hâkim, esas olarak çocuğun menfaatini ön planda tutmaktadır. Taraflarında çocuğun menfaatine olan hususları delil olarak mahkemeye sunması gerekmektedir.

Boşanma davasının devamı süresince hâkim, gerekli olan özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemleri re’sen alır. Boşanma davası devam ederken, anne ve baba, birbirinden ayrı yaşayacağı için çocukların kimin yanında kalacağına, çocuklarla birlikte kalmayan ana veya babanın çocukların geçimine nasıl katkıda bulunacağına ve çocuklarla nasıl kişisel ilişki kuracağına ilişkin karar verir.

Çocuğun maddi manevi ihtiyaçlarını hangi taraf daha iyi karşılayacak ise hâkim, çocuğun velayetini O tarafa verir. Bu konuda çocuğun fikrinin de alınması gerekiyor ise, fikrini beyan edebilecek yaşta ise, psikolog eşliğinde çocuğun beyanı da göz önünde bulundurulur.

Boşanma davalarında Yargıtay kararları ile benimsenen bazı yaş kriterleri bulunmaktadır.

  • 0 ile 3 yaşları arasındaki çocukların anne bakım ve de şefkatine muhtaç oldukları kabul edilmektedir. 0-3 yaş grubundaki bir çocuğun anneden alınarak, babaya verilmesinin çocuk sağlığı ve kişisel gelişimi yönünden çocukta ciddi zararlar teşkil edebilir. Yargıtay tarafından istikrarlı olarak verilen bu kararlarda bu yaşlardaki çocukların velayeti kesin olarak anneye bırakılmasını vurgulamaktadır.
  • 3 ile 7 yaşları arasındaki çocukların da annenin bakım ve şefkatine muhtaç olduğu kabul edilmektedir. Yani 3-7 yaşları arasındaki bir çocuğun da anneden alınarak babaya velayetinin verilmesi istisna teşkil etmektedir. Ancak annenin çocuğun sağlığına zarar vermesi, çocuğa bakmaktan aciz olması, çocuğa zarar vermesi gibi sebepler mevcutsa çocuğun velayeti anneden alınarak babaya verilebilir. Belirttiğimiz gibi bu durum da istisnai hallerde söz konusu olur.
  • 7 ile 12 yaşları arasındaki çocukların velayetine ilişkin mahkeme velayet konusunda karar vermeden önce mutlaka psikolog/pedagogdan çocuğun velayetinin kime verilmesinin daha uygun olacağı yönünde rapor almaktadır. Pedagoglar bu raporları, çocuk, anne ve baba ile görüşüp düzenlemektedir. Bu yaş aralığındaki çocukların velayetinin kime bırakılacağına karar verilirken çocuğun daha iyi bir eğitim ve daha iyi imkanlar elde edebilmesini sağlayacak eş, velayet ile ilgili olarak daha önde bulunur.
  • 12 ile 18 yaşları arasındaki çocukların velayetine ilişkin ise bu yaştaki çocukların düşünme yeteneği, olgunluğa erişmeleri ve kendi isteklerini dile getirmeleri söz konusu olduğundan bu yaşlardaki çocukların görüşü alınmaktadır. Çocuğun görüşü alındıktan sonra mahkemece bu doğrultuda karar verilmektedir.

Yine Yargıtay tarafından velayet hususunda benimsenen bir diğer ilke ise kardeşlerin birbirlerinden ayrılmaması ilkesidir. Bu ilkeye göre velayetin düzenlemesinde çocukların kardeşlik ve paylaşım duygusunun gelişimi için çocuğun üstün yararı gerektirmediği taktirde “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi” esastır. Yani müşterek çocuklardan birinin velayetinin anneye, birinin velayetinin ise babaya verilmesi istisnai hallerde görülür. Zira kardeşlerin birbirinden ayrılması, onların gelişimlerine olumsuz etki yapacaktır. Sonuç olarak velayet düzenlenirken haklı sebepler bulunmadıkça kardeşlerin birbirlerinden ayrılmaması gerektiği dikkate alınmalıdır.

Özetle boşanma davalarının en önemli konularından biri olan velayet konusunda esas alınacak çocuğun üstün menfaatinin korunmasıdır.

Yargıtay Kararları

  • YARGITAY 2. Hukuk Dairesi 2016/ 24123 E., 2018 / 10325 K.,01.10.2018 T.

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda tarafların ortak çocuklarından 2011 doğumlu … velayeti davalı-davacı anneye, 2004 doğumlu … ve 2008 doğumlu …’nin velayetleri davacı-davalı babaya verilmiştir. Dava dosyası içerisinde bulunan sosyal inceleme raporunda velayeti davalı-davacı anneye verilen …’un anne yanında, velayeti babaya verilen 2004 doğumlu … ve 2008 doğumlu …’nin de babalarının yanında kaldıkları, 2011 doğumlu …’un kardeşleri ile birlikte kalmak istediğini bildirdiği, davalı-davacı kadının kendisine ait bir evde kalmamasından dolayı barınma sıkıntısı yaşayabileceği, kardeşlerin bir arada yaşamaları gerektiği belirtilmiştir. Velayetin düzenlemesinde, çocukların kardeşlik ve paylaşım duygusunun gelişimi için çocuğun üstün yararı gerektirmediği taktirde “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi” esastır. Kardeşlerin birbirinden ayrılmasının onların bedeni ve ruhi gelişimlerine olumsuz etki yapacağı kuşkusuzdur. Açıklanan nedenlerle ortak çocuk 2011 doğumlu …’un velayetinin davacı-davalı babaya verilmesi gerekirken davalı-davacı anneye verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

  • YARGITAY 2. Hukuk Dairesi 2016/ 6876 E., 2016/8088 K., 20.04.2016 T.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddesi gereğince idrak çağında olan çocuğun, kendisiyle ilgili kararlarda görüşüne önem verilmesi gerekir. Çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde, çocuğun tercihinin aksine karar verilebilir.

Mahkemece müşterek çocuk …’in görüşü dikkate alınarak annede olan velayeti değiştirilip babaya bırakılmıştır. Tarafların tanıkları, davacı babanın düzenli bir işinin olmadığını, davanın devamında baba yanında kalan … ile babanın değil babaannenin ilgilendiğini, babanın alkolik olduğunu beyan etmişler, mahkemece alınan uzman raporu da babanın yaşam koşulları incelenmeden yalnızca çocukla görüşme yapılarak hazırlanmıştır. Müşterek çocuk …’in 31.03.2016 tarihinde davacı baba hakkında kendisine küfür ettiği ve şiddet uygulamaya kalkıştığı iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığı’na ihbarda bulunduğu da temyiz aşamasında sunulan ceza soruşturması evraklarından anlaşılmaktadır. Velayet kamu düzenine ilişkin olduğundan karardan sonra ortaya çıkan bu yeni durum da gözetilerek, müşterek çocuk …’in mahkemece bizzat yeniden dinlenilmesi ile 4787 sayılı kanunun 5. maddesi uyarınca görevlendirilecek uzman veya uzmanlar vasıtasıyla babanın ekonomik ve sosyal durumu ile çocuğa bakım olanakları konusunda inceleme yapılması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, gerçekleşecek sonucuna göre …’in velayetinin düzenlenmesi gerekir. Açıklanan sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.

  •  YARGITAY 2. Hukuk Dairesi 2015/ 23857 E., 2015 / 24249 K., 17.12.2015 T.

03.09.2013 tarihinde kesinleşen boşanma kararıyla müşterek çocuklar 30.09.2003 doğumlu Ö. ve 03.05.2006 doğumlu H.’nin velayetleri babaya bırakılmış, davacı anne velayetlerin kendisine verilmesi için bu davayı açmıştır. Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “üstün yararı” dır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Anne ve babanın yararları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Dosya içerisinde bulunan uzman raporunda “annenin ikinci kez evlendiği, anne ve evlendiği kişinin velayeti almada istekli oldukları, babaya ait ve çocukların yaşadığı ev ortamının sağlık ve hijyen koşulları açısından yetersiz olduğu, çocuklara babaannenin baktığı, inceleme esnasında çocukların evde yalnız olduklarının görüldüğü, müşterek çocukların anne ile yaşamak istediklerini belirttikleri, bu durumda velayetlerin babadan alınarak anneye verilmesinin çocukların gelişimine yararlı olacağı” belirtilmiştir. Çocuklar ayrıca mahkemece de dinlenmiş, küçük Ö. annesi ile yaşamak istediğini beyan etmiş, H. ise kararsız kalmıştır. Müşterek çocuk Ö. son beyanında “annem ve babamı birleştirmek için annemi istemiştim, babam ile yaşamak istiyorum” demiştir. Dosya içerisinde bulunan davalı babaya ait tedavi evrakları ve … Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi raporuna göre babada “zihin ve davranış bozuklukları bulunduğu ve alkol bağımlısı olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan ve uzman raporunda belirlenen hususlar ile dosya içerisinde bulunan davalı babaya ait raporlar dikkate alındığında, müşterek çocukların üstün yararı gereği davanın kabulü ile velayetlerin anneye verilmesi gerekirken, müşterek çocuk Ö.’in davalı babanın yönlendirmesi ve etkisi ile yaptığı tercihi gözetilerek ve yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

Ziynet Eşyasının İadesi Davasında Yargıtay Uygulaması

İşverenin Eşit Davranma Borcu

0536 708 6518Randevu