Vesayet (Vasi Atanması)
Velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. Erginler de Kanun’da belirtilen hallerin varlığı halinde vesayet altına girebilirler. Vesayet, vesayet organları aracılığı ile yürütülür. Vesayet organları, vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardır. Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı ise asliye hukuk mahkemesidir.
Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür. Kayyım, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.
Küçüklük ve kısıtlama halleri (akıl hastalığı veya akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim, özgürlüğü bağlayıcı ceza [Anayasa Mahkemesi kararı ile bu hüküm iptal edilmiştir. 23.06.2023 tarihinden 9 ay sonra yürürlüğe girecektir], istek üzerine) vesayeti gerektiren haller olarak Kanun’da düzenlenmiştir.
Bir kimse dinlenilmeden savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya isteği sebebiyle kısıtlanamaz.
Kısıtlama kararı, kesinleşince hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur.
Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerinde vesayet dairelerine aittir. Bu sebeple vasi atanmasını gerektiren hallerin varlığı halinde kısıtlı adayının yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesinde dava açılmalıdır.
Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Atama kararı vasiye hemen tebliğ olunur. Kısıtlamaya ve vasi atanmasına veya kısıtlanan velayet altında bırakılmışsa buna ilişkin karar, kısıtlının yerleşim yerinde ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur.
60 yaşını doldurmuş olanlar, görevi güçlükle yapabilecek olanlar, dörtten çok çocuğun velisi olanlar, üzerinde vasilik görevi olanlar vasiliği kabul etmeyebilirler.
İlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir. Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir.
Vasilik görevi, vasinin fiil ehliyetini yitirmesi veya ölümüyle sona erer. Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.
Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güven sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevinden alınır.
Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir. Vesayet makamı, ancak gerekli araştırmayı yaptıktan ve vasiyi dinledikten sonra onu görevde alabilir.
Vesayet davalarında resen araştırma ilkesi geçerlidir ve vesayet işleri çekişmesiz yargı işleridir. Bu davalar, adli tatilde de görülür.
Vesayet (Vasi Atanması) İle İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi T. 14.12.2015, E. 2015/5194, K.2015/1843 “Dava konusu somut olayda 1948 doğumlu M.A., Almanya’da yaşamakta olup Almanya devletinin Hamburg-Wandsbek Bölge Mahkemelerince 18.12.2013 tarih 707 XVII A 10115 sayılı kararı ile kısıtlanarak kendisine eşi, aynı zamanda Türk vatandaşı olan S.A. vasi olarak atanmıştır. Karar içeriğinden, kısıtlının Alman Medeni Kanunu uyarınca kısıtlandığı ve kısıtlanma nedeninin TMK 405. maddesine de uyar nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar; kısıtlıya milli hukuk uygulanmamış ise de, bu hususu tenfiz ve tanıma engeli olarak düzenleyen 2675 sayılı 38/e maddesi, 5718 sayılı Kanunda yer almamaktadır. Dava tarihi itibariyle uygulanacak kanunu 2675 değil 5718 sayılı kanunudur. Çünkü 2675 sayılı kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Yabancı mahkeme ilamının tanınması veya temyizine karar verilebilmesi için ilamın taraflarının veya en az birinin Türk vatandaşı olmasına gerek bulunmamaktadır. Taraflar Türk vatandaşı olmasalar bile hukuki menfaatlerinin bulunması koşulu ile yabancı ilamın tenfizini veya tanınmasını isteyebilir.
Açıklanan tüm bu nedenlerle kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin davanın kabulü gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi T. 22.12.2015, E. 2015/5672, K. 2015/18954 “E. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin 15.10.2022 tarihli ihbar yazısı ile; Ş. A.’ın akıl sağlığına ilişkin rapor eklenerek vasi atanması istenmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
4721 sayılı TMK’nin 405. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken veya başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı; 409. maddesinde ise, akli hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; pratisyen hekim olarak çalışan Ş.A. hakkında akıl sağlığı yerinde olmadığından vasi atanması istemiyle daha önce üç defa dava açıldığı ve bu davalarca ret kararı verildiği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesince düzenlenen 06.06.2012 tarihli sağlık kurulu raporunda, kısıtlanması istenilen Ş.A. hakkında kişilik bozukluğu tanısı ile akli dengesinin yerinde olduğu ve kısıtlanmasına gerek olmadığının belirtildiği, E. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi tarafından düzenlenen 20.09.2012 tarihli sağlık kurulu raporunda ise paranoid şizofreni tanısı ile akıl hastalığı nedeni ile vasi tayini gerektiğinin belirtildiği buna göre kısıtlanması talep edilenin raporları arasında çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır. Vesayet hakkındaki hükümlerin kamu düzenine ilişkin olduğu gözetilerek, mahkemece bu çelişkinin giderilmesi için dosyadaki daha önce alınmış olan raporlar da eklenerek Ş.A.’ın Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kuruluna sevk edilmesi ve muayenesi yaptırılarak TMK’nin 405. maddesinde yer alan kısıtlama sebebinin bulunup bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile tespiti ve oluşacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi yerine, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi T. 07.12.2015, E. 2015/4909, K. 2015/17803 “Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının annesi E.Ö.’nün TMK’nin 405. madde gereğince akıl zayıflığı, 406. maddesi uyarınca malvarlığını kötü yönetimi sebebiyle kısıtlanması ve vasi atanmasını istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan raporda şahsa vasi tayini gerekmediği belirtilmiştir. Yani raporda sadece TMK’nin 405. maddesi bakımından değerlendirme yapılmıştır. Oysaki dava dilekçesinde kısıtlı adayının malvarlığını kötü yönetmesi iddiası da mevcuttur. Mahkemece TMK’nin 406. maddesi uyarınca araştırma yapılmamıştır. Vesayet hakkındaki hükümlerin kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece resen araştırma yapılabileceği de gözetilerek, resen ve tarafların gösterecekleri delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”